Oku!

Oku!

4 Mart 2014 Salı

28 Kuruş.


Eskiden, çocukken, doğum günlerimizde hep beklerdik ki oyuncak alınsın bize. Ama herkes ağız birliği etmiş gibi kitap alırdı, ve çocuğuz ya bizim nazarımızda kitap pekte hediyeden sayılmıyordu, çocuktuk, kitaplar sıkıcı,ciddi şeylerdi. Şimdi ise beni en çok mutlu eden şey, kitap hediye edilmesi bana. Kitaplar, insanlar kadar mutlu edebilir mi bizi, bence fazlasıyla evet. Çıkarsız,karşılıksız, bilgi dolu bir sevgi. Üstelik fiyatları da belli, insanların değerleri anlaşılamıyor iken.

Şimdilerde herkes aşık,sevgili, herkes çok seviyor herkes sevgiyi,aşkı anlatıyor. Nerede o eski sevgiler demek yerine nerede o eski basit zamanlar demek daha doğru. Şimdi her şey karmaşık, her şeyin alternatifi var, her şey bir yerde kapitalist, her şey koşuşturma, hep daha iyisini, yenisini, rahatını istiyor insan aşkta da telefonda da hayat da da...

Şimdiki insanın çevresi genişledi. Ailem ve sevgilim değil. Ailem,okuldan arkadaşlarım,oradan arkadaşlarım,buradan arkadaşlarım, sosyal ağlarım böyle uzayıp gidiyor.Sosyal medya sağ olsun istemediğin kadar arkadaşını buluyor sana. Böyle olunca da insanın hem bunlardan vazgeçmesi hemde sevdiği insanı tüm bunların önüne koyabilmesi mümkün olmuyor.

Böyle bir neslin, bir şeyleri anlaması zorlaşıyor bence, böyle hızlı bir zamanda, tüketmek önlerine sunulmuşken, çaba sarf etmeden kazanılan şeyler daha değerliyken.

Bir Garip Orhan Veli mesela. Onlara,yeni nesle masal geliyor, şiir geliyor pek tabi. Ama onun duygusunu,gerçekliğini yaşamak ve yaşatmak başka bir şey bence. Sevgide biraz böyle bir şey. Sevdiğini her şeyin önüne koyamıyor isen. Onu her an canlı bir şey gibi her an kendinde yaşatamıyor isen. Herkesten ve her şeyden önce aklına o gelmiyorsa. Buna sevda demek ne kadar doğru olur.

Orhan Veli ve büyük aşkı Nahit hanımla yaşadıklarına, mektuplarına bir bakmak lazım belkide. O kadar basit ama o kadar güzel ki her şey. Orhan Veli o kadar yoksulluklar içinde yaşatıyor ki bu sevgiyi, bu mücadele adamının ne kadar büyük sevdiğinin nasıl bir cengaver olduğunu her an görüyorsunuz. Bu zorlukları görmemiş yaşamamış bir nesle bunu nasıl anlatabiliriz, anlatsak da nasıl geçirebiliriz bilmiyorum. Orhan Veli, Nahit Hanım'a yazdığı mektuplardan birinde, yoksulluktan çekinmediğini bir ekmek bir pardesü elbet bulunabileceğini fakat pul alacak parayı bulamayıp Nahit Hanım'a mektup yollayamamaktan üzüldüğünü anlatıyor. Kendini her şeyi bırakıp sadece sevdiğini mutlu etmeyi düşünmeyi yaşamış insanlar bunu anlayabilir bence sadece diye düşünüyorum. Aldığı şeyin ya da gönderdiğinin bir mektup olmasının önemi yok,sevdiğini her şeyin önüne koymasının önemi var. Çok zengin birinin sevdiği insana pırlanta almasından çok bence cebindeki son parasıyla sevdiğine bir kitap bir toka alan genç daha değerli, önemlidir. Kendisine alacağı bir şeyden vazgeçip sevdiği insana onunla ufacık bir şey alan insan çok değerlidir benim gözümde. Unutmayalım ki herkesin her şeyi aynı anda alabilme durumu yok. Şimdi baktığımızda bedava mesaj uygulamaları ile her dk. konuşan, her şeyi abartı ve dejenere olan, başka toplumların özentisi olmuş, marka için yaşayan marka için yiyen giyinen bir nesle biz Orhan Veli'yi nasıl anlatabiliriz, şiirini belki ama kendini asla.



36 Yaşında, cebinde öldüğünde 28 Kuruş çıkan Orhan Veli'ye selam olsun. Şiirde devrim yapan, büyük şair, mücadele adamı sen çok yaşa. Cebindeki son parayla kendisine değil sevdiğine bir şey alabilen herkese selam olsun, çok yaşasın onlar...


Erkin Tura-Tüm hakları saklıdır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder